İngiltere - ABD



Turnuvanın açılış günlerinde merakla beklenen maçlardan ve performanslardan birisi de kuşkusuz İngiltere'nin göstereceği performanstı. Fransa - Uruguay, Almanya - Avustralya maçlarında olduğu gibi bu grubun büyük maçı da ilk olarak oynandı ve bu iki takım gruplarındaki en zor maçı güzel bir mücadeleyle oynadılar. Futbolun ana vatanı İngiltere ve onu 'soccer' diye tanımlayan, her bir şeyiyle bambaşka Amerika Birleşik Devletleri bu maç sonunda berabere kalarak gruptan el ele çıkacaklarının sinyallerini verdiler. Biraz da maçtan bahsedelim. Aslında bu post için seçtiğim iki fotoğraf günü anlatmaya yetiyor.

Öncelikle İngiltere'nin aynı taktikte ısrar etmesi, pek de gününde sayılmayan Rooney ile maçı kurtarmaya çalışması onlar adına eksi özellikler. Hemen herkesin 'Ne işi var yahu bu yaşıyla ilk on birde' diye düşündüğü Heskey, partneri Rooney'den daha etkiliydi. Belki ilk dakikalarda oyuna ısınamamış görünen ABD defansını açıp Gerrard'a golü attırmış olabilir. Hatta hava toplarında üstün görünen bir oyuncu olabilir, ancak benim kupalarda coşup liglerde adını sanını pek duymadığımız, ya da en azından bu derece parlamadığı için 'turnuva adamı' olarak nitelendirdiğim Onyewu karşısında ceza sahasına bol ortalı, top şişirmeli bir taktikle devam etmek bu sonucu getirdi İngiltere'ye. Zaten girilen pozisyonların çoğu da bunu destekler nitelikteydi.

Sol kanatta orta yapamayan bir Wright-Phillips olunca iş sağdaki Lennon ve Johnson'a kaldı. Capello için son dakikalarda uyanır ve ileriye hızlı ve aralara kaçan bir adam alır dedik, ama Crouch ile devam ederek skorun lehlerine değişmeyeceğini garantiledi. Öte yandan yıllardır 'Abi Amerikalılar taç olduğu zaman bile alkışlıyorlar' diye futbol kültürünü yerdiğimiz ABD de haddini bilerek, kaleyi bol bol yoklayarak, rakibinin ekmeğine yağ sürdüğü defansta etkili olarak puanını aldı, yoluna devam ediyor. Howard da bu alınan puanda aslan payını kapıyor tabi...

İngiltere bir insanın kadrosunda görmek istediği Gerrard, Rooney, Lampard gibi dehşet adamlara sahip, ancak aralara top bırakacak, rakip defansın belini kıracak nitelikte (ilk örnek olarak İniesta gelir akla) bir ofansif ortasaha oyuncusuna sahip olamadıkları için futbolunu ileriye götüremiyor malesef...



Robert Green'e gelince... Her kupada eleştirilen balon gibi toplar, beyin tırmalayan vuvuzela, sonbahar havası veya Afrika'da en çok eleştirilen şey olan güvenlik olayları onun için bahane olamaz. Şanssızlıktır, diyip geçemediğimizden sözü bunu her maç tekrarlayan Ömer Üründül'e bırakıyorum:

'Futbol enteresan bir oyun. Her an değişik şeyler olabiliyor tabi.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler